Öğretmenlerin en büyük kaygılarından biri müfredatın yetişip yetişmeyeceğidir. Sınıftaki öğrencilerin öğrenme hızlarını dikkate almaya, öğrendiklerini sindirip farklı bakış açıları edinmelerine izin vermeye zaman yoktur. Çünkü, işlenmeyen her konudan, ulusal ölçekte yapılan sınavlarda soru çıkabilir. Öğretmen, bunun sorumluluğunu alamaz ve adeta hızlandırılmış bir film şeridi gibi konuları bitirmeye odaklanır. Oysaki, öğrencinin edindiği bilgileri yaşamında görmeye, ilişkilendirmeye ve bağlantıları anlamlandırmaya ihtiyacı var. Eğitim sistemimizdeki sorunları çözmeye çalışırken, konuya bir de bu açıdan bakmakta yarar var.

Tabloya şöyle bir baktığımızda; güzel bir manzara, koyun otlatan bir çoban, tarla süren bir kadın, uzakta modern bir şehir vb. görürüz.

Detaylı incelediğimizde ise Güneş’e ulaşmak isteyen İkarus’un, Güneş’e yaklaşınca kanatlarının yanarak düştüğünü ve boğulmakta olduğunu, bu resmin içine farklı dönemlerin sığdırıldığını, tarlayı sürenin aslında bir köylü değil soylu olduğunu görürüz.

John Berger, “Sadece baktığımızı görebiliriz. Bakmak ise bir tercihtir.” diyor. Görmek için bakarsak ve acele etmeyip o ana odaklanırsak detaylara ulaşabiliriz. Detaylar ise bizi sorgulamaya götürür. Bir ağaç kabuğunu inceleyerek, ağacın yaşını, türünü, hangi mevsim olduğunu vb. sorgulamaya başlarız.

Yavaş bakma, ilk bakışta gördüğümüzün daha fazlasını görmek için dikkatlice bakmak, olarak tanımlanabilir. Yavaş bakma sırasında bütün duyu organlarımızı devreye sokabiliriz. Dokunuruz, dinleriz vb. Bunu yaparken zaman konusunda cömert olmalı, sakinleşmeliyiz.

Salopek, nam-ı diğer “Yavaş Gazeteci” ülke ülke, kasaba kasaba gezerek gözlem yapıyor, halkın arasından haber yapıyor. Bu haber ve fotoğraflarıyla 2 kez Pulitzer ödülü aldı. 10 Ocak 2013 tarihinden bu yana 21.000 mil yürüyerek gözlem yaptı. Salopek’e göre yavaşlamak, bağ kurmak ve hikaye paylaşmak demek. Benim için önemli olan patikayı birkaç saatte geçmek değil, nabzımı yavaşlatabildiğim ve çevreme odaklandığım her an, diyor.

Piage, Maslow gibi çocuk gelişimi alanında çığır açmış psikologlar esas amacımızın nabzımızı sabit tutarak kendimizi gerçekleştirmek olması gerektiğini söylüyorlar. Sorgulamaya, düşünmeye fırsat tanımanın önemi üzerinde duruyorlar.
Yavaş bakma müzelerin kuruluşu ile başlar. Eğitimde kullanılmaya başlanması ise henüz emekleme çağındadır.

Ülkemizde, eğitim müfredatı yetiştirme kaygısı ve beklentilerin sınavlarda en çok doğru cevabı işaretlemek olması nedeniyle yavaş bakma etkinliklerine okullarda hemen hemen hiç yer verilmemektedir. En çok kullanılacağı yer olan müze gezileri bile hep bir telaş içerisinde hızlandırılmış turlarla tamamlanmaktadır.

Sorgulama Hangi Ortamlarda Gerçekleşir?

Aşağıdaki Venn şemasında sorgulama ve yavaş bakma açısından müzeler ile okullar karşılaştırılmıştır.

Bilinçli Farkındalık ve Yavaş Bakma

Bilinçli farkındalık için yavaş bakma şarttır. Ancak her yavaş bakma farkındalığa yol açmayabilir. Bunun için ihtiyacımız olan şeyler:

  • Yeterlilik
  • Eğilim
  • Duyarlılık

Öğrencinin yeterlilikleri sınırlı ise konuya ilgisi ve eğilimi yok ve yeterince duyarlı değilse yavaş bakma farkındalık yaratmaz. Bunun için önceden motive olması gerekir.

Shari Thisman’a göre umut vadeden durum yavaş bakmanın öğrenilebilir olmasıdır. Bu doğuştan gelen değil, sonradan edinilen bir özelliktir. Ne kadar uzun ve detaylı bakarsak o kadar iyi görürüz.

Yavaş Bakmayı Öğretmek için Sınıfta Neler Yapabiliriz?

  • Doğayı gözlemleme: Kozalak, yaprak, çiçek vb. incelenebilir. Bulunduğumuz yerin ayrıntılı resmi çizdirilebilir.
  • Detaylar hakkında konuşma
  • Gözlem paylaşma
  • Müze gezme
  • Sanat eseri inceleme
  • Bakmanın tadını çıkarma
  • Durup nefes alma
  • Tekrar etme

Müfredat Yetiştirme Kaygısı

Öğretmenlerin en büyük kaygılarından biri müfredatın yetişip yetişmeyeceğidir. Sınıftaki öğrencilerin öğrenme hızlarını dikkate almaya, öğrendiklerini sindirip farklı bakış açıları edinmelerine izin vermeye zaman yoktur. Çünkü, işlenmeyen her konudan, ulusal ölçekte yapılan sınavlarda soru çıkabilir. Öğretmen, bunun sorumluluğunu alamaz ve adeta hızlandırılmış bir film şeridi gibi konuları bitirmeye odaklanır. Oysaki, öğrencinin edindiği bilgileri yaşamında görmeye, ilişkilendirmeye ve bağlantıları anlamlandırmaya ihtiyacı var.

Eğitim sistemimizdeki sorunları çözmeye çalışırken, konuya bir de bu açıdan bakmakta yarar var.

Kaynaklar

https://tr.wikipedia.org/wiki/karusun_D_Srasnda_Bir_Manzara

Yazar: Songül Yurdacan